Kategoriler
Şarkı Sözleri Çevirileri T

Taylor Swift – High Infidelity İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi

Lock broken, slur spoken
– Kilit kırıldı, hakaret konuşuldu
Wound open, game token
– Yara açık, oyun jetonu
I didn’t know you were keeping count
– Saydığını bilmiyordum.
Rain soaking, blind hoping
– Yağmur sırılsıklam, kör umut
You said I was freeloading
– Serbest çalıştığımı söylemiştin.
I didn’t know you were keeping count
– Saydığını bilmiyordum.

High infidelity
– Yüksek sadakatsizlik
Put on your records and regret me
– Kayıtlarınızı yazın ve pişman olun
I bent the truth too far tonight
– Bu gece gerçeği çok ileri götürdüm
I was dancing around, dancing around it
– Etrafında dans ediyordum, etrafında dans ediyordum
High infidelity
– Yüksek sadakatsizlik
Put on your headphones and burn my city
– Kulaklıklarını tak ve şehrimi yak
Your picket fence is sharp as knives
– Çitiniz bıçak kadar keskin
I was dancing around, dancing around it
– Etrafında dans ediyordum, etrafında dans ediyordum

Do you really wanna know where I was April 29th?
– 29 Nisan’da nerede olduğumu gerçekten bilmek istiyor musun?
Do I really have to chart the constellations in his eyes?
– Gerçekten onun gözlerindeki takımyıldızları haritalamak zorunda mıyım?

Storm coming, good husband
– Fırtına geliyor, iyi koca
Bad omen
– Kötü alamet
Dragged my feet right down the aisle
– Ayaklarımı koridordan aşağı sürükledi
At the house lonely, good money
– Evde yalnız, iyi para
I’d pay if you’d just know me
– Beni tanısaydın öderdim.
Seemed like the right thing at the time
– O zaman doğru şey gibi görünüyordu

You know there’s many different ways that you can kill the one you love
– Sevdiğin birini öldürmenin birçok farklı yolu olduğunu biliyorsun.
The slowest way is never loving them enough
– En yavaş yol onları asla yeterince sevmemektir
Do you really wanna know where I was April 29th?
– 29 Nisan’da nerede olduğumu gerçekten bilmek istiyor musun?
Do I really have to tell you how he brought me back to life?
– Gerçekten beni nasıl hayata döndürdüğünü söylemek zorunda mıyım?

High infidelity
– Yüksek sadakatsizlik
Put on your records and regret me
– Kayıtlarınızı yazın ve pişman olun
I bent the truth too far tonight
– Bu gece gerçeği çok ileri götürdüm
I was dancing around, dancing around it
– Etrafında dans ediyordum, etrafında dans ediyordum
High infidelity
– Yüksek sadakatsizlik
Put on your headphones and burn my city
– Kulaklıklarını tak ve şehrimi yak
Your picket fence is sharp as knives
– Çitiniz bıçak kadar keskin
I was dancing around, dancing around it
– Etrafında dans ediyordum, etrafında dans ediyordum

Do you really want to know where I was April 29th?
– 29 Nisan’da nerede olduğumu gerçekten bilmek istiyor musun?
Do I really have to chart the constellations in his eyes?
– Gerçekten onun gözlerindeki takımyıldızları haritalamak zorunda mıyım?
You know there’s many different ways that you can kill the one you love
– Sevdiğin birini öldürmenin birçok farklı yolu olduğunu biliyorsun.
The slowest way is never loving them enough
– En yavaş yol onları asla yeterince sevmemektir

High infidelity
– Yüksek sadakatsizlik
Put on your records and regret meeting me
– Kayıtlarınızı yazın ve benimle tanıştığınıza pişman olun
I bent the truth too far tonight
– Bu gece gerçeği çok ileri götürdüm
I was dancing around, dancing around it
– Etrafında dans ediyordum, etrafında dans ediyordum
High infidelity
– Yüksek sadakatsizlik
Put on your headphones and burn my city
– Kulaklıklarını tak ve şehrimi yak
Your picket fence is sharp as knives
– Çitiniz bıçak kadar keskin
I was dancing around, dancing around it
– Etrafında dans ediyordum, etrafında dans ediyordum


Oh, there’s many different ways that you can kill the one you love
– Sevdiğin birini öldürmenin birçok farklı yolu var.
And it’s never enough, it’s never enough
– Ve asla yeterli değil, asla yeterli değil

Lock broken, slur spoken
– Kilit kırıldı, hakaret konuşuldu
Wound open, game token
– Yara açık, oyun jetonu
I didn’t know you were keeping count
– Saydığını bilmiyordum.
Rain soaking, blind hoping
– Yağmur sırılsıklam, kör umut
You said I was freeloading
– Serbest çalıştığımı söylemiştin.
I didn’t know you were keeping count
– Saydığını bilmiyordum.
But, oh, you were keeping count
– Ama saymaya devam ediyordun.